Öz
Bu makalede mağdursuz suç örneği olarak Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanma, Kullanmak için Uyuşturucu veya Uyarıcı Maddeyi Satın Alma, Kabul Etme ve Bulundurma suçuna ilişkin mukayeseli hukukta kabul edilen yaklaşımlar, Türkiye’nin içinde bulunduğu yasaklayıcı ( geleneksel sistem ) perspektifi çerçevesinde bu suça yaklaşım, fail ile mağdurun aynı olması nedeniyle mağdursuz suç ( victimless crime) örneği olarak Türk Pozitif Hukukunun düzenlemeleri ışığında bu suçun maddi ve manevi unsurları, Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde türleri, ülkelerin madde türlerine göre yaptıkları ayrımlar, Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Kullanma suçunun başta Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Ticareti olmak üzere diğer suçlarla ilişkisi ve aralarındaki farkları bir bütün olarak incelenerek konuya ilişkin uygulamanın ne şekilde yürütülmesi gerektiğine dair görüşlerimizi içeren sonuç bölümü ile tamamlanacaktır.
Giriş
Mağdursuz suç terimi; doktrinde yer almasına rağmen Türkiye’de somut olaylarda yeni yeni incelenen ve araştırılan bir kavramdır. Mağdursuz suç terimi, en basit haliyle mağduru yani kurbanı olmayan suç olarak tanımlanabilir. Bu çalışmada mağdursuz suç kavramının Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Kullanma örneğinde incelenmesi amaçlanmıştır. Türk Ceza Mevzuatı incelendiğinde, mağdursuz suç ile ilgili en açık ifadelerin 5237 sayılı TCK’nın yasa tasarısında bulunduğu tespit edilmiştir. Buna göre, Uyuşturucu ve Uyarıcı Maddelerin Kullanılmak üzere Satın Alınması, Kabul Edilmesi veya Bulundurulması eylemi mağdursuz suç olarak kabul edilmiştir. Bu açıdan Türkiye’de klasik suç teorisinin yansıması olan “ Mağdursuz Suç Olmaz “ düşüncesi ile yetinilmiştir. Bunun yanı sıra siyah sayılar ile mağdursuz suçlar arasında da anlamlı bir ilişkinin olduğu tespit edilmiştir.
Günümüzde “ Uyuşturucu, Uyuşturucu Madde, Uyarıcı, Uyarıcı Madde, Psikotrop Madde, Narkotik, Narkotik Madde” gibi terimler ile ifade edilmek istenen esas itibariyle uyuşturucuların bulundurulmasının, kullanılmasının veya satın alınmasının yasal olmadığını vurgulamaktır. Bu tarz maddelerin amacı dışında kullanılması, karşılığında ceza veya yaptırımlar bulunan “ bir bakışta mağduru görünmeyen suçlar “ olarak tanımlanabilen, mağdursuz suçlar kategorisinde yer alan bir suçun gerçekleşmesi anlamına gelmektedir. Bu bakımdan uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma, bulundurma, satın alma, 2 kabul etme suçları fail ile mağdur sıfatının bir araya geldiği, adeta bir madalyonun iki yüzü gibi aynı kişide tecelli ettiği bir suç tipidir.
“Uyuşturucuya bağlı suç” terimi ise Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Temin Etme, bu maddeleri kullanma, bu maddelerin kullanımı sonrası bireyde meydana gelen psikolojik, fizyolojik ve biyolojik değişime bağlı olarak işlenen suçları ifade etmek için kullanılmaktadır. Buna göre bir psikoaktif madde etkisi altında işlenen suçlar; ekonomik kompülsif suçlar (uyuşturucu bağımlılığını sürdürmek amacıyla para/mal/uyuşturucu elde etmek için işlenen suçlar ) ; sistematik suçlar ( yasa dışı uyuşturucu pazarlığının faaliyeti kapsamında işlenen suçlar ) ve uyuşturucu kanunu suçları ( kullanma, bulundurma, satma, ticaret vs.) olarak sıralanabilir.
Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanımındaki artış, günümüzde bütün dünyada yaşanan toplumsal sorunların ilk sıralarında yer almaktadır. Gerek kullanan kişiler üzerinde yarattığı olumsuz etkiler, gerekse uyuşturucu veya uyarıcı madde ticaretinden elde edilen gelirin başta terör olmak üzere çeşitli örgütlü suçların finansmanında kullanılması, tüm devletlerin uyuşturucu veya uyarıcı maddeyle mücadelesini zorunlu kılmaktadır. Küreselleşmenin etkisiyle giderek sınırların kalkması ve internetin iletişimde sağladığı kolaylıklar, maddeyle mücadeleyi zorlaştıran etkenlerin başında gelmektedir. Artık isteyen herkes, tercih ettiği uyuşturucu veya uyarıcı maddeye, kısa süre içerisinde kolaylıkla ulaşmaktadır.
Bireysel ve toplumsal çöküşe götürebilecek tehlikelerin en başında, uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin bireysel kullanımı ve önlem alınmadığı takdirde oluşabilecek salgın gelmektedir. Sakinleştirici veya uyarıcı ya da hem sakinleştirici hem de uyarıcı etki yapan bu maddeler, merkezi sinir sistemini etkilemek suretiyle, zamanla daha çok ve daha sık kullanma isteği uyandırıp, kullanıcı bireyin irade gücünü yok ederek bağımlılık yaratmaktadır.
Uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımın suç olarak tanımlanmasının hazırlık aşaması 19. Yüzyıl’a kadar uzansa da, tamamen suç haline getirilmesi ancak 20. Yüzyıl’ın başlarına rastlamaktadır.
Bugün ceza hukukunun belki de en tartışmalı konularından birisi, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmanın cezalandırılmasının gerekip gerekmediğidir. Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma eylemlerinin suç olmaktan çıkarılması veya cezalandırılmaya devam edilmesi şeklindeki iki zıt görüşün de savunucuları bulunmaktadır.
Bir süredir, bazı Avrupa ülkelerinde, ABD’de, Kanada’da, Avustralya’da ve İsrail’de, bireysel olarak uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanımının suç olmaktan çıkarılmasına ilişkin olarak tartışmalar hararetlenmiştir.
Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişiyi cezalandırmak değil, tedavi etmek gerektiği görüşü giderek daha fazla taraftar toplamaktadır. Bugün Almanya, İspanya, İtalya, Çek Cumhuriyeti, Belçika, Danimarka ve Hollanda’da 3 özellikle uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıcılarına ceza verilmemekte, kullanan kişiler belli şartlar çerçevesinde tedaviye yönlendirilmektedir.
Makalemizin konusunu oluşturan TCK m. 191’deki suç, Türk Ceza Kanunu’nun en çok ihlal edilen hükümlerinden biridir ve suçun işlenme oranı giderek artmaktadır. Makalenin amacı, suç tipini tanıtarak problemli alanları ortaya koymak ve suçla ilgili tartışmalı konulara katkı sağlamaktır.
I. BÖLÜM:
Mağdursuz Suç (Victimless Crime )
Mağdursuz suç terimini anlamak için öncelikle mağdur teriminin açıklanması gerekmektedir. Kökeni Arapça olan “ mağdur “ teriminin kelime anlamı Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre (TDK, 2011) “ haksızlığa uğramış kimse, kıygın” olarak tanımlanmıştır. Yine mağdur kelimesi ile ilgili hukuki açıdan yapılan tanımlamalar da mevcuttur: Haksızlık oluşturan fiile maruz kalmış kimse, menfaati ihlal edilen, haksızlığa uğrayan kimse şeklinde tanımlamalar mevcuttur.
Türk Ceza Mevzuatında mağdur ifadesine sadece Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi, Genetik İncelemeler ve Fizik Kimliğinin Tespiti hakkında yönetmelikte yer verilmiş olup, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda sadece mağdur ve şikâyetçinin haklarından bahsedilmiştir. Gerek 5237 sayılı TCK da, gerekse 5271 sayılı CMK’da mağdur kavramı tanımlar arasında yer almamıştır. Bahsi geçen yönetmelikte mağdur “suçtan veya haksız eylemden zarar gören kişi“ olarak tanımlanmıştır.
Suç kurbanı/Suç mağduru, temel kamu hizmetlerinden olan güvenlik hizmetlerinin ilgi alanına girmekle, iç güvenlik araştırmacılarının ve kamu yöneticilerinin ilgisini çekmektedir. Aynı zamanda, sosyoloji ve kriminoloji gibi bilimlerin ilgi alanına girse de bağımsız bir bilim dalı olarak viktimoloji ( mağdur bilimi ) , özel olarak suç mağdurunu incelemeye başlamıştır.(Sokullu-Akıncı, 2004)
Mağdur ile suçtan zarar gören terimleri arasında da farklılıklar bulunmaktadır. Suçtan zarar gören terimi, mağdur terimini de kapsayan üst bir kavramdır. Çoğu kez mağdur ile suçtan zarar gören aynı kişidir. Ancak inceleme konusu uyuşturucu suçlarında olduğu gibi mağdur ile suçtan zarar gören kavramları tamamen farklıdır. Buna göre, Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanma, Satın Alma, Kabul Etme ve Bulundurma suçlarında failin kendisi aynı suçun mağduru iken bu suçun suçtan zarar göreni esasen toplumdur. Suçtan doğrudan doğruya bizzat etkilenen mağdurun kendisidir. Bu suç bakımından da uyuşturucu maddeyi kullanan ve aynı maddenin olumsuz etkilerine maruz kalan, başka bir deyişle suçun hareket unsurunun muhatabı olan fail ile mağdur aynı kişiler olup bu suçta fail ile mağdur sıfatı birleşmiştir. Bu suçtan ikincil olarak etkilenen, Uyuşturucu Madde Kullanımı suçlarından dolaylı olarak etkilenen toplum olduğundan bu suçun suçtan zarar göreni toplumun kendisidir. Bu nedenle suçun hukuki konusuna göre yapılan sistematik sıralamada Uyuşturucu 4 veya Uyarıcı Madde Satın Alma, Kabul Etme, Bulundurma ve Kullanma suçları özel hükümlerin düzenlendiği 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 2. Kitabının, Topluma Karşı Suçların düzenlendiği 3. Kısmın, Kamunun Sağlığına Karşı suçların düzenlendiği 3. Bölümünde yer almıştır.
Gerçekleştirilen her suçta, devleti mağdur olarak kabul eden Doğan Soyaslan, Faruk Erem, Ahmet Danışman, Mehmet Emin Artuk gibi yazarlar bulunduğu halde, devleti suçtan zarar gören olarak kabul eden yazarların da bulunduğu belirtilmektedir.(Artuk, Gökçen ve Yenidünya, 2010: 21)
Suçtan zarar gören kişinin, hukuken korunan menfaatleri doğrudan veya dolaylı olarak zarar görmektedir. Bu yönüyle bir kişi hem suçtan zarar gören hem de mağdur konumunda olabilmektedir. Söz gelimi Kasten Yaralama suçunda yaralanan kişi hem mağdur olmuştur, hem de vücut bütünlüğü ihlal edilerek zarar görmüştür. Oysaki Kasten Öldürme suçlarında suçun mağduru ölen kişi iken, suçtan zarar gören ölenin ( maktulün ) ailesi ve akrabalarıdır. Kısacası, suçtan zarar gören terimi mağdur terimini de kapsayan bir üst kavramdır. Şikâyetçi ise mağdur veya suçtan zarar gören sıfatı ile ilgili yerlere şikâyette bulunma hakkı olan kişi anlamında olduğu için her iki terimi de kapsamaktadır. Buna göre gerek suçtan zarar gören, gerekse mağdur şikâyet hakkına sahip olabilir. Suçun takibinin şikâyete tabi olup olmaması Usul Hukuku bakımından ayrı bir konudur. Mağdur terimi de dar ve geniş anlamda olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Dar anlamda mağdur, suçtan mağdur olan, suç kurbanı olan kimsedir. Devlet ise geniş anlamda suçun mağdurudur. Bir başka görüşe göre toplumu oluşturan bireyler suçun geniş anlamda mağdurudur. İşlenen her suçta devleti mağdur olarak kabul eden görüşler olduğu gibi devleti suçtan zarar gören olarak kabul eden görüşler de mevcuttur. Mağdursuz suçlarda suçun mağduru olarak toplumu oluşturan tüm bireyler de kabul edilmektedir. İşlenen bir suçta mağdurun bulunmaması durumu “ mağdursuz suç “ kavramını ortaya çıkarmıştır. Çoğu kez eylemi gerçekleştiren kimseden başka bir kimse zarar görmediği için, bu tip suçlar güvenlik birimlerine de yansımamaktadır. Bu özelliğinden ötürü mağdursuz suçlar, özellikle siyah sayılar ( dark numbers- dark figüre of crime) ile ilişkilidir. Bilindiği üzere siyah sayılar failin, mağdurun veya Ceza Adalet Sisteminde yer alan aktörlerin etkisi ile resmi suç istatistiklerine girmeyen ve suç istatistiklerinde görünmediği için istatistiklerin güvenirliliğini etkileyen bir olgudur. Gerçek suçluluk ile görünürdeki suçluluk arasındaki fark siyah sayıları oluşturur. Mağdursuz suçlar bu yönüyle, siyah sayılar yani suçta karanlık kalmış alanda azımsanmayacak bir yere sahiptirler.
Türk Hukukunun dışında Uluslararası Hukukta da mağdursuz suç kavramı ile ilgili çalışmalar yapılmıştır. Wilson mağdur-suz suç konseptinin Edwin Schur ile gündeme geldiğini belirtmektedir. Schur 1965 yılında yayınlamış olduğu kitabında bu başlığı kullanmıştır. Schur’dan sonra 1969 yılında Norwal Morris ve Gordon Hawkins de bir çalışmalarında bu konsepte katkıda bulunmuşlardır. Mağdursuz suçların kavramsallaştırılması, var oluşu ve hukukta uygulanmasında Schur’dan sonra Geis, Bedau, Smith ve Pollack gibi yazarların 5 da etkili olduğu söylenilebilir. Feinberg ise yapmış olduğu çalışmalarda Ceza Adalet Sisteminin Ahlaki Yapısını “ başkasına zarar verme “ , “ kendisine zarar verme “ , “ zararsız yanlış hareketlerde bulunma “ , bazında sorgulayarak mağduriyeti farklı boyutlarda ele almıştır. (Wilson, 1997: 228)
Mağdursuz suçla ilgili yapılan çalışmalardan bir kısmı da kamunun bu suçlar hakkındaki ciddiyet algısı üzerinedir. Genel olarak bedensel zarara yol açan hareketler genellikle çok ciddi algılanmakta, bunu sahip olunan mal veya hakların kaybı ya da zarara uğraması takip etmektedir. Mağdursuz suçlarda bu ciddiyet “ az “ olarak değerlendirilmektedir. Bir kısım çalışmalar da ahlak ve kültür üzerine yoğunlaşmıştır.
Suç teorisi açısından sosyal davranış, sosyal kontrol ve suç/sapma teorileri mağdursuz suçları açıklamak için kullanılmaktadır. Kumar ve fuhuş örneğinde olduğu gibi gerçekleştirilen bir suçta bariz bir şekilde ortada görülen bir kurbanın olmaması veya katılımcıların bir suça gönüllü katılmaları da mağdursuz suçlara örnek olarak gösterilmektedir. Bir kimseye zarar vermeyen illegal eylemler veya zararın gerçekleşmesi durumunda, bunun ihbar edilmemesi ve suça katılanın yasal olarak razı olması durumu mağdursuz suç kavramı içinde değerlendirilmektedir. Mağdursuz suçlarda çoğu kez mağduriyetin suça gönüllü katılım sonucu olduğu bilinmektedir. Mağdur yerine suç kurbanı, mağdursuz suç yerine de kurbansız suç teriminin kullanılması bu anlamda konunun daha iyi anlaşılması bakımından faydalı olacaktır. Gerçekten de çalışmanın konusu olan Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Kullanma Suçundan gerçek anlamda mağdur yoktur, fakat geniş anlamda düşünüldüğünde kullanan kişinin kendisi zarar görmektedir.
Türk Ceza Kanununda yer alan genel tehlike yaratan suçlar, çevreye karşı suçlar, kamunun sağlığına karşı suçlar, kamu güvenine karşı suçlar, devletin güvenliğine karşı suçlar, mağdursuz suç kavramı kapsamında değerlenmektedir. Yine kumar, fuhuş, müstehcenlik, çevre suçları, kamusal alanda sarhoşluk ve kürtaj suçları da mağdursuz suçlara örnek olarak verilmektedir.
Avrupa Birliğine uyum süreci içerisinde çıkarılan uyum yasalarından biri olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Eski Türk Ceza Kanunu dönemine hakim olan Mağdursuz Suç Olmaz ilkesi de tamamen yıkılmıştır. Burada devleti geniş anlamda suçun mağduru kabul eden klasik suç teorisinin yıkıldığı, yeni ceza hukuku anlayışının gelmesi ile toplumu oluşturan herkesin geniş anlamda suçun mağduru olduğu anlayışı egemen olmuştur.
Türkiye’de ceza hukuku kapsamında mağdursuz suç konusuna bakıldığında en net ifadelerin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Tasarısında olduğu görülecektir. Tasarıda, 256. Madde olarak yer alan ancak bir takım değişikliklerle 190 ve 191. Madde olarak kanunda yer alan madde gerekçesinde Uyuşturucu Madde Kullanma suçunun mağdursuz suç olduğu kabul edilecektir. Uyuşturucu kullanıcılarına yönelik bir düzenleme olan 191. Maddesinin gerekçesinde ise, Uyuşturucu ve Benzeri maddelerin kullanımı doğrudan suç olarak 6 tanımlanmamış, karşılığında tedavi ve denetimli serbestlik uygulanması gereken bir davranış olduğu belirtilmiştir.
Mağdursuz suç kavramı toplum yapısına göre de değişmektedir. Zira sosyolojik olarak suçlar toplumların dinamiklerine göre değiştiği için mağdur algısı da değişmektedir. Söz gelimi zina Türkiye’de suç değilken, Arap Ülkelerinde suçtur. Yine evlilikte istenmeyen ilişkiler bazı ülkelerde cinsel saldırı olarak kabul edilmekte iken ataerkil toplumlarda suç sayılmamakta ve ailenin mahremiyeti olarak değerlendirilmektedir. Buna paralel olarak eylemin suç olmaktan çıkartılması yani dekriminalizasyon, mağdursuz suçlarda daha sık görülmekte, bazı mağdursuz suçlar ülkelerin suç siyaseti gereği suç olmaktan çıkartılabilmektedir.
Buna karşın, mağdursuz suç ayrımını kabul etmeyen karşıt görüşlü yazarlar da bulunmaktadır. Özgenç’e göre ( 2004 ) mağdursuz suç bulunmamaktadır. Ona göre, bir suçta mağdur yoksa da suçtan zarar gören vardır.
Uyuşturucu ve Uyuşturucu Madde Kullanma suçlarında olduğu gibi çoğu mağdursuz suçlar gizli işlenmektedir. Hatta Terör Örgütlerinin dahi imajının zedelenmemesi için Uyuşturucu Kaçakçılığının toplumdan gizli bir şekilde yürüttüğü bilinmektedir. Mağdursuz suçların ortak özelliği olan toplum genelinin zarar görmesi, madde kullanımı ile daha belirgin bir anlam kazanmaktadır.
Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Kullanma nedenlerini açıklayan birçok yazı yazılmış, bu nedenler arasında sosyal, ekonomik, psikolojik, ailevi ve çevresel etkenler sıralanmıştır. Yapılan araştırmalar Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Ticareti suçunun hareket unsurunun daha ziyade kırsalda gerçekleştiğini, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanma suçlarının ise kentsel mekânda işlendiğini ortaya koymuştur. Kentleşmenin hızlanması, teknoloji ve iletişim kanallarının gelişmesi ile posta ve kargo yöntemleri de gelişmiş, bu da uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin sirkülasyonunu artırmıştır. Cezaevi istatistikleri incelendiğinde, uyuşturucu suçlarından hükümlü olanların sayısının da hayli fazla olduğu söylenebilir. Bu bakımdan uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanma suçlarının, uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti suçu ile uyuşturucu bağlantılı suçlarla ilişkili olduğu göze çarpmaktadır.
Sonuç itibariyle, “ mağdursuz suç “, yeni bir suç çeşidi olmayıp, gerçekleştirilen suçlarda mağdurun konumu veya etkinliği ile ilgili bir terimdir. Mağdursuz suçlara yönelik sosyal kontrol veya yasaklama eylemi, başkası zarar görmediği için sorgulanmaktadır. Bu sorgulamalar çoğunlukla eylemlerin dekriminalizasyonuna yol açmaktadır. Mağdursuz suçta, suçu gerçekleştiren kişi bu suçta mağdur veya kurban konumunda olmayıp, en azından bu suçla ilgili dolaylı olarak zarar gören konumundadır. Buna “potansiyel kurbanların bulunduğu uyuşturucu bağımlılığı “ olgusu örnek olarak verilebilir.
Modern suç teorisi ile mağdursuz suç olmaz düşüncesi de yıkılmış ve mağdursuz suç terimi TCK tasarı metninde de olsa yeni mevzuatta yerini almıştır. 7 Çünkü yeni Türk Ceza Yasasına geçiş aynı zamanda klasik suç teorisinden modern suç teorisine geçiş olarak da kabul edilmektedir. (Adalet Bakanlığı, 2004)
Türkiye'de Uyuşturucu Suçlarının Kuramsal/Teorik Açıklanması
Geçmişten günümüze, uyuşturucu suç konusu sosyoloji alanında çok az sayıda yer aldığı görülmektedir. Türkiye’de uyuşturucu suçu konulu sosyolojik çalışmalarda “İnsanlar neden suç işler?” sorusunun cevabını arayan sosyolojik suç teorilerinden bu çalışmanın büyük bir çoğunluğunda sosyalleşme, sosyal yapı ve etiketleme kuramlarının ağırlıklı etkisi olduğu görülmektedir. İlk olarak çalışmalarda, sosyalleşme teorileri uyuşturucu suçunda akran ve çevre etkisi olarak dikkat çekmektedir. Cloward ve Ohlin’in Ayırıcı Fırsatlar Teorisi, kişinin uyuşturucu kullanmaya başlamasında çevrenin etkisinin önemi vurgulanmaktadır. Uyuşturucu suçunun bir alt-kültür olduğu ve öğrenme sürecinde kişi, kullanma tekniklerini, uyuşturucunun etkilerini ve hoşlanmayı öğrenmektedir. Alt-kültür kavramı genel olarak alt sınıfları ve düşük statülü bireyleri, sapkın davranış sergileyen madde bağımlıları ve suçları, toplumda farklı olarak algılanan gençlik gruplarını tanımlamak için kullanılmaktadır.
Sutherland’ın Ayırıcı Birliktelikler Teorisi’nde görüldüğü gibi uyuşturucu suçu, suçun öğrenmede birlikteliklerin önemi ve kimle birlikte olunduğuna bağlı geliştiği görülmektedir. Madde kullanımının arkadaş madde kullanımıyla arttığı görülmektedir. Gençlerin sürekli birlikte oldukları akranlarından etkilendikleri ve yaşam biçimlerini belirledikleri dikkat çekmektedir. Uyuşturucu kullanıcılarının arkadaş, akraba, mahalle ve bulunduğu çevrede uyuşturucu kullanım oranının yüksek olduğu görülmektedir (Yılmaz ve Türkkahraman, 2014: 16; Bozkurt, 2019: 66).
Sosyalleşme teorileri içinde yer alan Shaw ve McKay’ın Sosyal Organizasyonsuzluk Teorisi’nin uyuşturucu suçunda önemli bir etken olduğu görülmektedir. Sosyal düzensizlik, heterojen yapı, çöküntü ya da varoş bölgeler, sosyal hareketliliğin yoğun olduğu, sanayileşme ve kentleşme gibi alanların suçluluk üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır. Türkiye’de uyuşturucu ve uyarıcı madde satma suçu; sınır bölgelerde, ticaretin yoğun olduğu liman şehirlerinde ve büyük şehirlerde yoğun olarak görülmektedir.
Uyuşturucu suçu Etiketleme/Damgalama teorisi bağlamında dikkat çekmektedir. Lemert, Goffman ve Becer’a göre sapma ve suç bazında damgalanmış birey ötekileştirilerek, sapkın alt-kültür gruplarla iletişime girmekte ve suçlu kültür etrafında yeniden sosyalleşmektedir. Uyuşturucu madde kullanımı ile ilgili bulgular incelendiğinde; 18 yaşından önce merak, özenti ve arkadaş etkisi dikkat çekmektedir. Madde kullanma nedeniyle aile ilişkilerinin ve sağlığının bozulması, ekonomik sorunların yaşanması, sosyal çevreden dışlanması ve işini kaybetmesi kişiyi ötekileştirerek suç ve sapmaya neden olduğu görülmektedir. Uyuşturucu satıcıları suçlu olarak yakalanıp hapiste yattıktan sonra toplum tarafından damgalanmaktadır. Bu durumda Goffman 8 “damgalama/etiketleme” ve Tannenbaum’un kötülüğün dramatize edilmesi kavramını görmekteyiz. Suç işleyenler üzerinde halkın ilgisi yoğunlaşmakta, kişinin suçlu imajı hep canlı tutulmakta ve kişi suçlu damgalanma/etiketlenmektedir (Karataş, 2020: 95; Bozkurt, 2019: 64; Macit, 2017: 190).
Sosyal yapı teorileri içinde yer alan Merton’ın Gerilim Teorisi’nin uyuşturucu suçunu açıklamada önemi dikkat çekmektedir. Gerilim Teorisi’ne göre, kültürel hedefler ve o hedeflere ulaşmak için imkânların yetersiz olması durumunda “yenilik”, “geri çekilme” ve “isyan” oluşmakta ve bunun sonucunda sapma ve uyuşturucu suçu görülmektedir.
Messner ve Rosenfeld Kurumsal Anomi Teorisi ile aile, eğitim, siyasal sistem ve din gibi sosyal kurumların sosyal kontrol ve desteğinin yetersiz kalması ile suç ve sapma ortaya çıkmaktadır. Madde kullanma suçu nedeniyle denetimli serbestlik yükümlülüğüne tabi tutulan kişilerde; dul ya da boşanmış, yalnız yaşayan, gelir düzeyi düşük, madde kullanmaya 15 yaşından önce başlamış, kronik rahatsızlığı olan, ailesinde psikiyatrik ya da diğer türlü sağlık sorunu, intihar girişimi, suç işleyip hükümlü/tutuklu durumda olup genel ailevi işlevlerinin daha sağlıksız olduğu ve kişinin eğitim düzeyinin düşük olduğu görülmektedir. Aynı zamanda anne-babanın okuma yazma bilmediği ailelerden gelen gençlerde uyuşturucu madde kullanım suç oranının yüksek olduğu görülmektedir. Okulda madde kullandığını belirten katılımcıların yüksek oranı, okulda kapsamlı yönetmelikler bulunduğunda madde kullanımının azaldığını, madde kullanımının önlenmesinde özellikle yasa ve yaptırım gücünün kullanılması gerektiğini belirtmektedir (Karataş, 2020: 99; Yılmaz ve Türkkahraman, 2014: 16-17).
Sosyal Yapı, Sosyalleşme ve Etiketleme/Damgalama Teorileri Açısından Uyuşturucu Suçları
Moderniteye bir karşı duruş olan postmodern ya da geçmodern olarak adlandırılan çağımızda suç sosyal yaşamın doğal, olağan ve vazgeçilmez bir parçası olarak görülmektedir. Aynı zamanda düzensizliğin bir düzen olduğu günümüzde sosyal kontrol kavramının da öneminin yitirildiği görülmektedir. Ülkemizde uyuşturucu suçun bireyin içinde bulunduğu kültürel ve sosyal ortamın değerlerinden ve normlarına bağlı olarak ve politik güç ilişkisi bağlamında değerlendirilmesi gerektiği görülmektedir. Uyuşturucu suçunu sosyolojik suç teorileri bağlamında açıklamada uygun olarak görülen teoriler şöyle görülmektedir:
• Sosyal yapı teorilerinden Merton’ın Gerilim Kuramı ve Messner ve Rosenfeld Kurumsal Anomi teorileri,
• Sosyalleşme teorilerinden Cohen, Cloward ve Ohlin ve Wolfgang’ın Alt Kültür teorileri, , Shaw ve McKay’ın Sosyal Organizasyonsuzluk teorileri,
• Öğrenme teorilerinden Sutherland’in Ayırıcı Birliktelikler teorisi ve Sykes ve Matza’nın Nötrleşme teorisisin yanı sıra Burgess ve Akers’in Ayırıcı Güçlendirme teorisi görülmektedir
• Aynı zamanda Damgalama/Etiketleme teorilerinden Tannenbaum’ın Kötülüğün Dramatize edilmesi
• Lemert’in Birincil ve İkincil Sapma,
• Becker ve Goffman’ın Damgalama kuramları olarak görülmektedir.( Akgül, A. & Irmak, F. (2016). Sosyal yapı teorileri. (Ed. Balcıoğul, E. ve Sözer, M. A) Kriminoloji kitap içinden ( 78- 87).)
Birinci bölüm kaynakçası:
- Dönmezer, Sulhi ( 1994 ) . Kriminoloji , 8. Baskı, İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş.
- Hasan Hüseyin Çalı , Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
- İçli, Tülin Günşen ( 2021/ Eylül ) . Kriminoloji , Seçkin Yayıncılık, İstanbul
- Demirbaş, Timur, ( 2020/ Eylül ) . Kriminoloji , Seçkin Yayıncılık, İstanbul
- Polat, Oğuz, ( 2023 ) . Kriminoloji , Seçkin Yayıncılık, İstanbul
- Artuk, Mehmet Emin; Alşahin, Mehmet Emin ( 2024/ Mart ), Kriminoloji , Adalet Yayınevi, İstanbul.
- Koçak, Nadir ( 2011 ) , Madde Bağımlılığına Sosyal Yaklaşımlar
- Özgenç, İzzet ( 2004 ) Suç Teorisi - Sokullu
– Akıncı , R. Füsun ( 2023 ) . Kriminoloji , İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş.
- Ünver, Yener: “Karşılaştırmalı Hukukta Uyuşturucu Maddeler Konusunda Önemli Hukuki Düzenlemeler”, Uyuşturucu Madde Suçlarıyla Mücadele, Ed. Yener Ünver/Kerem Öz, Ankara 2018, s. 46.
- Tezcan, Durmuş/Erdem, Mustafa Ruhan/Önok, R. Murat: Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 16. Baskı, Ankara 2018, s. 914; Yokuş Sevük, s. 78.
- Özbek, Veli Özer/Doğan, Koray/Bacaksız, Pınar/Tepe, İlker: Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler,13. Baskı, Ankara 2018, s. 808, 809; Yokuş Sevük, s. 121; Elmas, s. 433; Çetin, s. 1368; Karakaş Doğan, s. 280.
- Elmas, Birsen: Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Suçları, Ankara 2016, s. 425, 464. - 6545 sayılı Kanun Gerekçesi, TBMM internet sitesi,
- Soyaslan, Doğan: Ceza Hukuku Genel Hükümler, 6. Baskı, Ankara 2014, s. 250.
-TBMM ( 2003 ) Türk Ceza Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporu
- Öztürk , Şerif Ahmet ( 2021 ) Suç ve Ceza Dergisi , Suç Politikası Bakımından Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Suçları
- Akgül, A. & Irmak, F. (2016). Sosyal yapı teorileri. (Ed. Balcıoğul, E. ve Sözer, M. A) Kriminoloji kitap içinden ( 78-87)
http://www.yargitay.gov.tr/
http://www.egm.gov.tr/
http://www.adalet.gov.tr/
http://www.tez.yok.gov.tr/